22 Kasım 2009 Pazar

MOR MENEKŞE

Pamuk ipliğine bağlı hayatım. Gel diyorum mor menekşem gel artık! Dertlerimi yüreğimden gizlice, Al diyorum mor menekşem al artık! Saki oldum sofrasında kurtlara. Gece gündüz meyil verdim dertlere. Şu gönlümü bilinmedik yurtlara, Sal diyorum mor menekşem sal artık! Serabında saadetin ocağı Ne yapsam da boş kalıyor kucağı. Arda kalan yangınların sıcağı, Kül diyorum mor menekşem kül artık! Kalpten doğup gözden akan nehirle Çektiğim dert söylenmiyor kahırla. Elde kalem, duygularla şiirle, Gül diyorum mor menekşem gül artık! Sen sev yeter, her sözüne kefilim. Çıkamam gurbetten uzaktır ilim. Bir zamanlar hiç susmayan bu dilim, Lâl diyorum mor menekşem lâl artık! Issız topraklarda gizlidir genim. Sonsuzluk yurduna değerken tenim. Bu hayatta değil, sinde kefenim, Ol diyorum mor menekşem ol artık! Mustafa AYVALI Amasya Nisan 2009 ayında Kültür Ajan Yayınlarından çıkan Karlı Dağların Mor Menekşesi isimli şiir kitabımdan. Saygılarımla.

KİMSE DUYMASIN...

Dutlar beyaz olur kaysılar sarı. Fırat nazlı akar, ağlar Beydağı. Kernek`te yitirdim ben nazlı yari. Güneşler doğmasın sabah olmasın. Kız seni severim kimse duymasın. Beydağı ağlıyor bulut garardı. Malatya`ya geldim tren durmadı. Çok istedim zalım anan vermedi . Güneşler doğmasın sabah olmasın. Kız seni severim kimse duymasın Farat`ın başında bir sal duruyu. Bu hasretlik yüreğimi vuruyu Ben ağlarım hep gözlerim doluyo. Güneşler doğmasın sabah olmasın. Kız seni severim kimse duymasın Fırat`ın başında bir salkım söğüt. Kız arkamdan yakma sen bana ağıt. Aha! ben gidiyom istersen unut. Güneşler doğmasın sabah olmasın. Ben seni severim kimse duymasın... OCAKBEY Arif Ocakçı Ocakbey

BÜYÜK DEVLET OLALIM

Töreye ve ülküye her zaman bağlı kalıp Altaylar'dan Tuna'ya gönüllere dolalım Şanlı tarihimizden milletçe ibret alıp Çalışarak el ele büyük devlet olalım. Hareketli olanlar kısa zamanda solmaz İnanmayan kişinin kalbine iman dolmaz Tembelliğin bizlere asla faydası olmaz Çalışarak el ele büyük devlet olalım. Gelişip güçlenirsek, kimse atamaz çalım Gençlik iyi oldukça tutunacak var dalım Her zaman ve her yerde devamlı okuyalım Çalışarak el ele büyük devlet olalım. Parçalanıp bölünme, yoksa Avrupa yutar Seni sömürmek için elinden biraz tutar Anlaşma yapsa bile anında bozar atar Çalışarak el ele büyük devlet olalım Türk tarihi derindir görünmez onun dibi Kalıcı eser yazdı Türk'ün nice edibi Üç kıtaya hükmeden yüce Osmanlı gibi Çalışarak el ele büyük devlet olalım. Şükrü ÖKSÜZ

HUZUR İSTERİM TANRIDAN

Bütün dünya, benim olsa Huzur isterim ,Tanrıdan Deli gönlüm, yara alsa Huzur isterim Tanrıdan Ne bir elçi ne bir nazır Ne padişah ne de vezir Gök kubbede olsa huzur Huzur isterim Tanrıdan Arasam mumla çırayla Yaşarız eski töreyle Satın alınmaz parayla Huzur isterim Tanrıdan Ömür girse de girdaba Her sokakta, bir arbede Eski dostlular, nerede Huzur isterim Tanrıdan AK ozanım,söz biter mi Aslan kümeste, yatar mı Varlık, huzura yeter mi Huzur isterim Tanrıdan ALİ AK

Takdiri İlahi

Takdiri İlahi Sen sevmesen de olur. Ben senin yerine severim. Sen istemesen de olur. Ben senin yerine isterim. Yüce Rabbim karşıma, Çıkardı seni. Başımı eğer, Takdiri İlahi derim.

BÜLBÜL FİGANLARI

Gönlünün bağı çözülmüş dudakların mühürlü, Sevdiğim gönlüne gireyim de bağla olur mu? Bülbülün dilinde, canında, yürekte figansın. Uzaklarda sarartıp beni soldurma tatlı gül. Düşümde yanımda olup da, şimdi giden kimdi? Ağlayan, seven, düşleyen, kimdi hiç düşündün mü? Hiç içinden arayıp da bulmak gelmedi mi gül? Gül bahtımın yazında, çok sevilmeliyim şimdi. Abdullah Bedeloğlu

18 Kasım 2009 Çarşamba

GURBETİNDEYİM ANNEM

Gideli tam on bir yıl oldu On bir koca yıl sensiz Nasıl geçti bir anlatabilsem Özlemimi sevdamı nasıl söyleyebilsem keşke Annem Gurbetteyim yokluğunda Evim gurbet Şehrim gurbet Dünyam gurbet annem Hayalin dolaşıyor hep Hatırlarımın sokaklarında Her sokakta ayrı bir hatıran canlanıyor gözümde En çokta Hani düştüğümde dizim kanamıştı da Yavrum deyip de kucaklayıp üzülmüştün ya En çokta orayı seviyorum Aslında çok acımamıştı canım ama Öyle bir sarıldın ki Can özündü sevgindi sardığın Hiç ayrılmak istememiştim o an Kandırdım seni Yalan söyledim sana Daha çok sarılasın diye annem Her sokak başında buğulanıyor gözlerim yine Renk renk giysilerin geliyor aklıma Güllü pembeli elbiseni ne çok severdin Babam sana evlilik gününde almıştı O elbiseni bende çok seviyorum annem Hatıran diye hep saklıyorum Ne zaman aklıma düşsen Sandıktan çıkarıp sensin diye kokluyorum Teninin kokusu duruyor annem Bilsen seni ne çok özlüyorum On bir koca yıl hep özlemindeyim Sensiz inan gurbetteyim, gurbetindeyim. Hani aşı ekmeği acı olan gurbette Duam selamım olsun sana Göz yasım sevgim Sensiz geçen her günümde Seni hep seveceğim Seni hep özleyeceğim Mekanın cennet olsun Annem Süleyman KARACABEY

UNUTMA MEHMETCİK

Hudut namusdur,bayrak şerefimizdir demişler Vatan bizim canımız,bu can feda vatana demişler Çelik bakışlı,mangal yürekli, mehmetcikten mehmetciğe selam Bu vatan size emanet,can verilir emanet verilmez. Al bayrak altında, şahadet şerbetini içmiş. Kükreyerek imanla,inançla,vakur dimdik ayakta. Şehit olursam, ağlama anne diyecek kadar yürekli Sizler varken gönlümüz rahat,sevdikleriniz bize emanet. Sağ ol,var ol mehmetcik, allaha emanet olunuz Vatan sizin, siz vatanın evlatlarısınız. Unutma!

KARANLIKLAR TİTRER

Yaşadığım hayat kışlardan soğuk, Karanlıklar titrer gecelerimde, Kararır gözlerim seslerim boğuk, Karanlıklar titrer gecelerimde. Sevdanın hayali girer düşüme, Nere gitsem benle gelir peşime, Geceleri buzlar dolar içime, Karanlıklar titrer gecelerimde. Üşür odamda ki o mavi ışık, Buz tutar geçilmez kapıda eşik, Sallanır içimde buzdan bir beşik, Karanlıklar titrer gecelerimde. Yaz olmuş kış olmuş aynı her zaman, Kara kış ayından daha da yaman, Donar sigaramdan çıkan o duman, Karanlıklar titrer gecelerimde. Fayda etmez oldu yakılan kömür, Üşüyor, donuyor, sevdasız ömür, Geçmez gönlümde ki ayaza emir, Karanlıklar titrer gecelerimde. Edemem geceye bir türlü veda, Yüreğim olsaydı aşkına feda, Olmuş aşkın adı gönülde seda, Karanlıklar titrer gecelerimde. Hasan İlter

UÇURMAZ KANATLAR

Gülmek yakışmadı bize, ağlamak varken. Sevilmek neyimize, sevmekse arken. Vuslat uzak kaçar, ayrılık korken. Kırdın kanadımı, dışarısı karken. Kulun olamazdım Sultana kulken. Senin ateşin yakmaz o bende surken. Zaman akıp gitti ayrı gayrı derken. Sevda para etmezmiş ayrılık pulken. Beterinden korkarım, ölümden zorken. Yürümez de uçardım, ben sana yarken. Kar yağsa sönmez, kader kalemi harken. Uçurmaz kanatlar, kabir bu kadar darken Kadriye ŞAHİN

10 KASIM

Sinan Yüksel

EDİP YARENLER

Türkiye’nin her yerinden burdayız
Bıraktığın gibi aynı yoldayız
On Kasım’da Atam huzurundayız
Emanete sadık edip yarenler.

Seksen bir vilayet seksen bir edip
Kuşadası Türkin Otele gidip
Gönül dostlarına şiir dinletip
Hasbihal eylemiş edip yarenler.

Edipler Kahvesi gönül dostları
Söküp de atmışlar dilde pasları
Her şiirle sayfa sayfa halleri
Birkaç mısra ile çözmüş yarenler.

Kilim gibi nakış nakış işlemiş
Yazdığı esere şiirim demiş
Okuyan imrenmiş zor bir iş demiş
Dilden dile almış vermiş yarenler.

Şevki Kayaturan

10 Kasım
Bir bulut inmiş,beyaz,
Karlı dağlar başına.
Her 10 Kasım sabahı,
Bir ateş düşer, döşüme.

Nerdesin, ey Ata?m nerede?
Sensiz millet, öksüz burada.

Sanat, ilim, fen seninle.
Sevinen, gülen seninle.
Olmak isterdik inan,
Ebediyen seninle.

Dağların, ak başı kar mıdır?
Kuşlar, Ata?mdan haber, var mıdır?

Yarım bıraktığın işler,
Bugün, sanki seni bekler.
Zengin millet hayalin,
Acep, neden emekler?

Sen gelmiyorsan, bir haber gönder.
Kim içimizdeki, Atatürk gibi önder?

10 KASIM

Ben hiç 10 Kasım’a
“Günaydın” demem ki
Ben sensiz 23 Nisan’a
Hoş geldin diyemem ki

Seni özlesek bile
Elden ne gelir ki
Bir daha senin gibi
Gelecek mi ne belli

Bak 10 Kasım yine geldi
Gözlerde yaşlar tükendi
Aradan 78 yıl geçse bile
Senin hatıran hiç bitmedi

Sabahlar her zaman güzeldir
Seni hatırlatmadıkça
Günaydın denir ama
10 Kasım olmayınca

10 Kasim

Yıl otuz sekiz On Kasım Perşembe
Hatırdan çıkmayacak bir sonbahar.
Sarsılıyor İstanbul yedi tepe,
Yaman esmiş Dolmabahçe’de rüzgar.

Gerçek olamaz, olsa olsa bir düş,
Dokuzu beş geçe Atatürk ölmüş.
Böyle toptan bir yas nerede görülmüş,
Beraber ağlıyoruz kurtlar, kuşlar.

Bu memlekete en çok hizmet eden,
Bu aşk ile dağlara gücü yeten,
On sekiz milyonun omzunda giden
Atam, Ankara sırtlarında yatar.

DİYET

Senin eserindir sevda denilen, Gönül kitabıma yazılan ayet. Belki cehennemi düşünürüm ben, Cennetine layık olursam şayet... Sen şimdi sadece bana aşkı sun! Bırak soruları melekler sorsun. Madem ki beni hep unutuyorsun, Öyleyse hayata bensiz devam et! .. Hani yüreğime bir kuş konar ya, Bazen bir serçedir bazen kanarya. Neden ellerinle o kafes var ya, Kırıldıktan sonra kopar kıyamet... Bende yaşattığın sevgiydi bu din. Barışın içinde öğretilmez kin. Ben senin sevgine inandım lakin Bir ömür tüketti sunduğun diyet... Erhan GÜL 29.04.2009 Manisa

HER GEÇEN GÜN

________---HER GEÇEN GÜN---__________ Örgülü simsiyah saçlar,yay gibi kaşlar, O güzel gözlerde,arzu dolu bakışlar, Bir tatlı tebessüm,gül kurusu dudaklar, Cilve dolu nazlar,bazen benden kaçışlar, Her geçen gün,beni sana gönülden bağlar... --Aşık Sultani-- -SENCER CANCI-

PİÇ, KALLEŞ, KAHPE

Ulu bir çınardan on yaprak düştü. Kara zulüm geldi,ak toprak düştü. Mert sofralarında puşta hak düştü. Yanıyor yüreğim,ah ulan ah be..! Adına bin lanet...Piç Kalleş Kahpe. Amacınız bütünlüğü bölmek mi? Al bayrak üstüne kara çalmak mı? Ölüm vız gelir lan.Şehit olmak mı? Hoş gelsin şehadet,küsmem,günah be..! Adına bin lanet...Piç Kalleş Kahpe. Polis vuran,asker vuran şerefsiz. Bebeleri kanla saran şerefsiz. Türk`ü Kürt`ü ayrı gören şerefsiz. Tuh,seni besleyen soysuza tuh be..! Adına bin lanet.Piç Kalleş Kahpe. Türk-Kürt-Avşar-Çerkez,Yörük,Dadaşı, Saysam bitmez,hep Cüce`nin gardaşı. Omuzlar üstünde şehit naaşı, Gördükçe ben sana diyorum yuh be. Adına bin lanet.Piç Kalleş Kahpe.

TUTUNACAK DALIM YOK

Tutanacak dalım yok Akmayın gözyaşlarım akmayın gidiyorum Bu dünyanın çarkını değişmem biliyorum Dipsiz kuyuya düştüm gün be gün ölüyorum Mecalim mi kalmadı ben savaşamıyorum Yüreğim param parça ben toplayamıyorum Derdimin dermanını bak bulamıyorum Çaresizlik için de çırpınıp duruyorum Tutunacak dalım yok düştüm kalkamıyorum İnsanlarımın kalbi taş mı anlamıyorum Bu insanlar taş olmuş dert anlatamıyorum Hüzünlerle dost oldum lal olup susuyorum Nerede yarenlerim hani anlamıyorum HAVVA KALKAN 28.04.2009

DüŞLeR Sokağı...'in Notları

Seni seviyorum demek marifet değildir..
Önemli olan o kelimenin tüm sorumluluklarını alabilmek..

GÖZYAŞINI SEVDİM...

Tüm dilekleri senin için tuttum. Tüm acıları senin için çektim. Gözlerine baktım kaşını sevdim. Sen anlamadın hüzün meleğim. Ben gözlerinde yaşını sevdim. Şiirlere yazdım güzel adını Yağmurun toprağı sevdiği gibi sevdim seni. Tüm dilekleri senin için tuttum. Tüm sevgileri sana yazdım. Rüyalarımı süsleyen bir ilahi melektin. Bir bulut ağlıyordu gökyüzünde. Ben ağladım seninle kaderime. Yıldızlara yazdım güzel adını. Yağmurun bulutu sevdiği gibi sevdim seni. Tüm dilekleri senin için tuttum. Meleklerin sevimli yüzünü gördüm. İçimde sevdalar büyüttüm, Everest kadar. Bir ilahi sevgiydi senin sevgin. Saçlarını okşadım dizlerimde uyuttum. Yüreğime yazdım güzel adını. Arının çiçeği sevdiği gibi sevdim seni. OCAKBEY Arif Ocakçı Ocakbey

CAN PAHASI

Sevgili eşsiz biricik Ata`m; Sensiz dağlar yaslı Yarınları sis basmış Bütün yollar puslu idi, Padişah gaflet uykusunda Güzel yurdum işgal altında İngiliz, Fransız, İtalyan Anzak ve Yunan Çevirmişlerdi dört yandan, Sanki ulus çaresiz bîtap Kaderine küsmüş idi... Sen dağıttın kara bulutları Yükledin umut, bilinç, cesaret Azim ve asaletini Bandırma Vapuru`na 19 Mayıs 1919 sabahı ``Yeni bir güneş `` gibi doğdun Samsun`dan yurdumun engin ufuklarına... Önce Erzurum, ardından Sivas Dalga dalga sardın Bağımsızlık ateşiyle ulusun sinesini ``Ya ölüm, ya istiklâl ! ``dedin Başsızlara baş oldun Kurtuluş yolunda can Bir büyük heyecan, En büyük yoldaş oldun... 23 Nisan 1920 Türkiye Büyük Millet Meclisi`ni kurdun Haykırdın dünyaya Türk`ün gür sesini Bağımsızlığını ve egemenliğini duyurdun... Yüce Türk Ulusu Varını yoğunu koydu ortaya Derledi Kuvâ-yı Milliye Ordusunu Bir kez bile dönüp bakmadı arkaya Cepheden cepheye sel olup aktı Bağımsızlık ve özgürlük ateşiyle Bir bir yanıp söndü dağlar Gülle gülle tepesinde düşmanın Amansız şimşekler çaktı Mavzerler dolu dolu yağdı Kükredi Mehmetçik`lerin kanı Dere tepe kıpkızıl alev alev çağlar... Antep,Kocatepe,Afyon-Karahisar Sakarya , İnönü, Dumlupınar ve Büyük Taarruz; Yıldırım Orduları Başkumandan Mustafa Kemal Atatürk ``Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz`dir, ileri!`` 9 Eylül 1922;İzmir`de Yunan`ı denize döktük!... İngiliz, Fransız,Anzak,Yunan, İtalyan ``Geldikleri gibi gittiler!`` 29 Ekim 1923; Türkiye Büyük Millet Meclisi`ni kuranlar Türkiye Cumhuriyeti`ni de kurdular Bu eşsiz en büyük eseri Türk Gençliği`ne emanet ettiler... Dinle küçüğüm; 23 Nisan senin en kutlu günün Bu gün Türkün bağımsızlık sevdasıdır Annelerin gözlerinde sevinç Düşmanın korkulu rüyasıdır Bu gün bayram Bir ulusun silinen makus talihi yasıdır Bu gün senin en mutlu günün Bedeli Cumhuriyet, bedeli vatan Ata`nın yenilmez iradesi, aydınlık dehasıdır Bu gün herkesin doğum günü Bayramların en hasıdır Unutma küçüğüm, yarının büyüğüsün Yeryüzünde ancak ve ancak Dalgalandıkça ay-yıldızlı sancak Bağımsız ve özgürsün Bu günün bedeli can pahasıdır... Şaban AKTAŞ 23.04.2009

KARASEVDALIM

Gözlerinden akar mutluluk seli, Yanağında doğmuş sevdanın gülü, Bal damlatır gibi ağzında dili, Tomurcuk açıyor karasevdalım. Yağmur gibi yağmış tufandan önce, Girdaplara düşmüş inceden ince, Gülistan içinde güneş görünce, Kendinden kaçıyor karasevdalım. Yasaklar içinde çırpınıp durur, Sevinci kalbinden yüzüne vurur, Melekler misali kendini korur, Sanki nur saçıyor karasevdalım. Yudumla öpmeye gönlüm doymuyor, Bir yudum öpmeyi, öptüm saymıyor, Mahkûmu olmuşum ondan caymıyor, Sevinçten uçuyor karasevdalım. Canını unutmuş baktığı gözde, Kendini unutmuş duyduğu sözde, Kaybolup giderken aşkıyla gizde, Gözyaşı içiyor karasevdalım. Sevda Hamalı Ferhat Arslan Haliloğlu www.ferhatarslan.com

GÖZÜN AYDIN

Sen kor volkanlarımın, Gönül dağlarımın karıydın. Yürek peteğime sevgi balından, Göz göz dolduran arıydın. Boşa geçen ömrümün, Kârıydın. Olanlar oldu, Gözün aydın! Artık gönül kuşum uçmaz, Sevda kervanlarım gitmez oldu. Sevginle sulanan gönül toprağım, Kuruyup çöl oldu. Ne oldu bize böyle sevdiğim; Ne oldu? Umut dolu ufuklarımıza, Güneş doğuramadık! Gönülden gönüle sevdamızı, Haykıramadık! Çok yazık! İsmail GÖKTAŞ 01.05.2009/İZMİR.

HALA BİTMEYECEKMİ ?

Yıllardır aynı hikaye işte dönüp duruyor Şu kaybolası pislik hâlâ gitmeyecek mi? Korkaklar pusu kurup arkadan vuruyor Bu kahrolası terör hâlâ bitmeyecek mi? Daha genceciktir askerde olan delikanlılar Karşısına çıkamaz mısınız zalim eli kanlılar Kurutamadılar kökünü sanki dokuz canlılar Bu kahrolası terör hâlâ bitmeyecek mi? Ne kalleştir ne şerefsiz çıktın sen PKK Kahpe kurşunlarını bize sıktın sen PKK Huzurlu ocakları tek tek yıktın sen PKK Bu kahrolası terör hâlâ bitmeyecek mi? Bir haberle ağıtlar yakıyoruz uzun uzun Yazın ortasında üzerine basarız buzun Yirmi yaşında toprak oldu kınalı kuzun Bu kahrolası terör hâlâ bitmeyecek mi? Şehit düşmüş kardeşim dayan oy anam Ağlayıp ta karaları bağlama sen anam Dayanamam artık ben ölüp te ben yanam Bu kahrolası terör hâlâ bitmeyecek mi? Ey kör olası dünya görün bizi karşı çıkmayın Vurun siz de kahraman milletim acımayın Yanık gönlümde patladı gitti o acı mayın Bu kahrolası terör hâlâ bitmeyecek mi? 30.04.2009 İst.Kozyatağı ŞAHİN CAHİT YANIK (hercai74) (TÜRKİYE TÜRK`LERİNDİR-nankörler dışarı)

GÖÇMEN KUŞUM

Bana yazmayalı sen,sustu kalemim; İki satır yazsan sanki ne vardı? Okurdum tekrar tekrar sevgilim, Satırların çiçek olup açardı.. ... GÖÇMEN KUŞUM demişsin,duydum ardımdan, Sen öyle diyeli,azad oldum adımdan.. Sensiz zindandayım,özgür de olsam, Gönül kollarında çok bahtiyardı.. ... Mısralar sitem değil,artık bilseydin, Zaman çabuk geçiyor,n`olur gelseydin. Bana yine GÖÇMEN KUŞUM deseydin, Senle yaşanacak çılgın, hayaller vardı.. .. Her şeyden geçti de gönül,senden geçmedi.. Kendine sıla diye bir yer seçmedi. Bir tek senin yüreğinden göçmedi, Benim için her mevsim senle bahardı... .......01.05.09...KONYA... ESRA DEREL

MUTLULUK NASIL BİRŞEY

Mutluluk Nasıl Bir Şey? Söyle bana,tarif et; Mutluluk nasıl bir şey? Onu bulmak marifet Mutluluk nasıl bir şey? Yaşamadım,bilemem Derdim varsa gülemem Çektiğimi söylemem Mutluluk nasıl bir şey? Gökyüzünde yıldız mı? Benim gibi yalnız mı? Nankör mü,vefasız mı? Mutluluk nasıl bir şey? Mendilimde gözyaşım Soframda soğuk aşım Beş vakit arkadaşım Mutluluk nasıl bir şey? Omer Kalafat

YAĞMURDAN KAÇARKEN

Yağmurdan Kaçarken Düşen her yaprağın ardına düştünde; Dipsiz kuyu gibi dertlere atıldım, Sevgiyi bırakıp, hasrete koştun da, Yağmurdan kaçarken, doluya tutuldum Duman, duman tüttüm, yılların elinde Sabra, sebat ettim, ellerin dilinde Gözyaşıma yettim, bu mihnet selinde Yağmurdan kaçarken, doluya tutuldum Sanki gölgem oldu, anılar peşinde Her günüm aşkını yankılar, düşümde Hüzzam bayram eder, beş vakit başımda Yağmurdan kaçarken, doluya tutuldum İçime çekerim, atamam gönlümden Gönlümü yakarım, satamam ömrümden Umuda bakarım, el aman zulmünden Yağmurdan kaçarken, doluya tutuldum Ömer Kalafat

Vicdansız Kadın

Beni tek başıma bırakıp gittin Yıllardır ne sordun,ne de aradın Gönlümün gözünde sen çoktan bittin, Utanmaz,sıkılmaz,vicdansız kadın, Yaramı azdırdın,gönlümü kırgın, Şifasız dertleri,zulümle sardın, Ne benim,ne aşkın farkına vardın, Utanmaz,sıkılmaz,vicdansız kadın, Gözyaşım,bahtımın emrine girdi, Sabrımı bu büyük ihanet gerdi, Ben sevgi istedim,bana ne dert verdi Utanmaz,sıkılmaz,vicdansız kadın, Uykusuz kalmaya değmezsin inan Ömrümü çalmaya değmezsin inan Beraber olmaya değmezsin inan Utanmaz,sıkılmaz,vicdansız kadın, Alın yazım buymuş derim,çekerim Maziden ne varsa bulur, yakarım Sen görsem başka yere bakarım Utanmaz,sıkılmaz,vicdansız kadın, Ömer Kalafat

Gülüm

Bir düş gördüm, Allah hayırlar etsin, Yaz gününde kar yağıyor be gülüm. İster inan, ister inanma gitsin, Sevdamızı dert boğuyor be gülüm. Yıllara derdimi dökemiyorum Sabrımı sevgisiz ekemiyorum Bu aşkın yükünü çekemiyorum Gel desen de söz kovuyor be gülüm. Dağların karını indir istersen Kanayan yaramı dindir istersen Sen kendi kendini kandır istersen Hava bozuk, tez soğuyor be gülüm. Bu kaçıncı barış, arayı bulan? Bu kaçıncı mevsim, çiçeksiz solan? Yaşadığım yalan, gördüğüm yalan Yay burcunda Koç doğuyor be gülüm. Rüyamı tersine yorsan da boşa Başını taşlara vursan da boşa Kar etmez ne yapsan akılsız başa İçim, dışım kan ağlıyor be gülüm. Ömer Kalafat

Hicran Kadehi

Sevip de yaşamak varken kaderde; Farkında olmadan nelerden geçtik. Mutluluk tükendi o hazin yerde, Hicran kadehinde hasreti içtik Gönlümü incittin,kırık bıraktın Sevda mevsiminde delice yaktın Hayal gemisinden Anlamsız baktın Hicran kadehinde hasreti içtik Sevinci unuttuk,hüzüne daldık Kırılmış bir sazı ellere aldık Zamanın elinden zamanı çaldık Hicran kadehinde hasreti içtik Ömer Kalafat

UNUTTUK TÜKÜRÜKLE BESLENEN ADAMLAR MASALINI

Unuttuk tükürükle beslenen adamlar masalını Aklıma değdikçe Şehrin gürültülerini kulaklarına Kama yapmış adamlar Yırtılan erguvan ağaçları yeniden açar, Lanetli kışlara Ankalar çekilse, Gökyüzünde yıkımtım, Uykuların vitrininden çıksa ebabil, Kan kurusa baltasında kabilin, Ey hayat ikliminde, Bileklerime takılan intihar. Saçlarımda uzayan bayat yangınlar, Kan çanağı Marmara, Savurdum terli yanlarımı martılara, Telaşlı bir yalnızlık üstüne ünlem koyarken, Kimler kanattı dağların sevincini bulutlara, Unuttuk tükürükle beslenen adamlar masalını Hiçliğe hazırlanan kargalar tiyatrosunda final, Peynirden yapılmış düşler İkram edilirken farelere, Yağmurlar boşa yıkıyorlardı Dişlerini gıcırdatmayı unutan çocukların yüzlerini. Esmer zamanlara park ediyordu bedenini Taze bir ölü Vuslatını martılara bir kez daha anlatmak için. Türkçe bildiğim Bütün kelimeleri çalacaklardı düşlerimden, Aşkı öğrenemeyen kuşların flört etmesi ölü güllerle, Gökyüzü utancını geri alırken şizofren zamandan. Sonrası malum, Cinnetimi yoksullaştıran Sabahın sağır saatlerine dökülen, Beyaz güvercin ölüleri. Yaşamak kar yağdırmalı artık titrek yangınlar üstüne.

BİR UMUTLA GELMİŞTİR GÜLYÜZLÜM

bir umutla gelmiştim sana yüreğimdeki kor gibi yanan aşkla, bir çocuk sevinciyle çıkmıştım yola sana geliyordum herşeyi ardımdan bırakarak duramiyordum yerimde sadece seni görmek,sende olan baharı hissetmek için meğer kalbinde bana ayıracağin bi yer yokmuş kayıtsız kaldın varlığıma çekildim sessiz bi köşeye umutsuz bi şekilde seyrediyordum bana ait olmayan gözleri..

VİCDAN AZABI

Sensiz geçen ömrümde, doğmadı güneş ve ay Hüzünlere gark oldu, aldığım her bir nefes Çektiğim acıları, ettiğin ahlara say Yıllar gelip geçmekte, yok hala senden bir ses ............Böyle mi olacaktı, acısı bir günahın ............Elbet seni de vurur, sancısı bir gün ah?ın Yok saymak zor geliyor, seni bahar çağımdan En güzel yıllarımın, çiçeklenmiş dalıydın Koparmak istemedim, seni gönül bağımdan Sen ki gökkuşağımın, yeşiliydin, alıydın ............Ne kadar özlesem de, biliyorum gelmezsin ............Hasret dolu yılları, vuslat ile silmezsin Bu hasretin hüznüyle gönlü viran eyledim Müebbet yedi kalbim, kırdın tüm kalemleri Dudağımda son türkü yalnız seni söyledim Yüklendim tek başıma, hicranı, elemleri ............Bu mu verdiğin ceza, bir ömür suskun geçip ............İdamı imzaladık, ayrılık zehri içip Bilmezdim bir vicdanın, bu kadar azap çekip Yıllar boyu suçlanıp, elem vereceğini Gönlümün bahçesine acı tohumlar ekip Günden güne büyüyüp, kalbi saracağını ............Şimdi yokluğun zulüm, bense aşkta bir zalim ............Affetmiyor kendimi, azap çeken bu halim 07 Ağustos 2007

17 Kasım 2009 Salı

MERHABAM VAR SAYENDE

Mecburdum sanki sana gönlünde hep yatmaya Dağ gibi sıralanmış hiçe hiçler katmaya Diğer adım hüzündü gelme acı satmaya Yeniden gözyaşıma merhabam var sayende... Mecbur muydun ufkuma güneş gibi doğmaya ? Yüreğimde kök salmış sırlarımı boğmaya Hayallerimi çözüp ötelerden sağmaya Yeniden gözyaşıma merhabam var sayende... Mecbur muyduk hicranı sıralayıp dizmeye ? Yaralı kalbimizle aşk peşinde gezmeye Deli boran misali esip kırıp üzmeye Yeniden gözyaşıma merhabam var sayende... Dilerim yakınında mutluluğu bulasın Hasrete dön sırtını vuslatınla kalasın Her iki cihandada sevdiğinle olasın Yeniden gözyaşıma merhabam var sayende... 29-11-2008 HATİCE SARITAŞ... Söylediğin her bir söz yüreğime dokundu, Benim dediğim kalbim sana daha yakındı, Öldürdüğün sevdamın bak selâsı okundu, Yeniden gözyaşıma merhabam var sayende........İhsan ŞOLA( teşekkürler yüreği güzel abim..) Kim yaktı seni böyle hiç bilmem Dost acı çekiyorsa ben asla gülmem. Hangi çılgın seni üzse vermem. Yeniden can dostuma merhabam var....Büyükkurt (teşekkürler kıymetli abim) COŞMUŞ BİZİM ÜSTAD HELE BİR BAKIN , GÖRDÜK KALEMİNİ DENİZE YAKIN, YÜREKTEN KUTLAMAK EYLEMEKTENSE , ÇEYREĞİNDEN ONA ATLTIN TAKIN.. ........YAREN ALİKIRBIYIK (teşekkürler saygılar abim) Kurumuştu ne güzel, yenileyip kuşattın Ne kadar yangın varsa, yüreğime boşalttın Hece yaktım gönlüne, bana gece yaşattın Yeniden gözyaşıma merhabam var sayende........Pervane Ömer ÖNER (teşekkürler can abim) Sevilip sevmeyene ne için sarılayım Hadi yürü vicdansız bırak da ağlıyayım Düştüm diken bağına ciğeri dağlıyayım Yeniden gözyaşıma merhabam var sayende Niye girdin kanıma ey vallah diyecektin Etmeseydin ihanet cennete girecektin Şimdi niye göründün mademki gidecektin Yeniden gözyaşıma merhabam var sayende.........durali2556somun (teşekkürler değerli abim) Geceleri rüyamda karanlıkta ışıktın Seviyorum diyorken hani gülüm aşıktın Ansızın çekip gittin bütün dünyamı yıktın Anılarda yaşayan merhabam var sayende...........Şevki KAYATURAN58 (teşekkürler değerli abim)

GEÇ KALMIŞTIK

Hani yaşayamadığımız anlarımız olur ya..Düşünürüz..Derinden bir ahh çekerek.. Keşke deriz keşke o anı yaşaya bilseydik.. Evet o an?ı yaşayamamıştık?. Karanlığın güneşle kucaklaştığı an..İki sadık sevgili gece ve gündüz.. Belki görmediğimiz çok daha iyiydi..Öyle ya ayrılamazdık ayrılmamız bu kadar kolay olmaya bilirdi..Dönemezdik tekrar geriye.Şimdi tek yıldızlar göz kırpıyordu bize..Gecenin karanlığında.. Ve denizin üzerinde yakamozlar? Dalgalar hasetlenmişti.. Her defasında bir hamle bir hamle daha..Ama çabalaması boşuna idi..Ne kadar istese de ıslatamadı bizi? Sadece sesi yankılanıyordu ..Gecenin karanlığında hoş bir ifadeyle bahsediyorduk kendisinden?. Kokular sarmıştı etrafımıza bir yanda iyot bir yanda yasemin.. İçimizde ferahlığını hissediyorduk büyülenmiş gibi bakıyorduk gökyüzüne? Ay bütün görkemliği ile güneşi saran karanlığa romantizmi yaşatıyordu? Sevda üzerine okunuyordu şiirler söyleniyordu şarkılar? İşte şafak vakti sıyrılıyordu sevgilisinin kollarından yeniden doğmak için güneş.. Gecemiz bir sırdı onun için ama günümüze şahit olacaktı belli..Sevenleriyle sevdikleriyle gün doğumunu izlemenin tadını kaç kişi bile bilir ki ? İşte o an tek biz vardık biz?Tek yürek tek ses Egem?den Akdeniz?e tek nefes? Gün ışıdı biz gördük.. en nadide nakış gibi işlenmişti yeşilin her tonu gözlerimizin önünde sergileniyordu.. Bu gördüğümüz dünyanın en eşsiz nimetlerinden biriydi.. Ayrılık zamanı gelmişti.. Metin olmak zorundaydık yüreğimiz gitmeyelim kalalım diyordu..Ayağımız gitse de bir yandan da kalmanın savaşını veriyordu? Ardımızda kocaman bir yürek bırakarak .. İşte geldiğimiz gibi dönüyorduk muradımıza ermiş olarak?Geriye içimizde sevginin en yücesi?Saygının ?gurur? duyduğu ?Özlemlerin daha da artacağı yaşanmış bir gece ve gündüzün ardından YİNE YENİDEN sözleriyle eller sallanıyordu, belki beyaz bir mendil yoktu ama?..

HECE Mİ, SERBEST Mİ ?

HECE Mİ, SERBEST Mİ ?.. Öncelikle şunun bilinmesini isterim ki; hem hece hem de serbest yazan,yazmaya çalışan bir şiir dostuyum Her iki tarzı da severim. İkisi de edebiyatımızın vazgeçilmezleridir bence Gelelim aşağıdaki dörtlüğü yazma sebebime
Bu gün bir dostumun şiirinin altında okuduğum bir yorumda aynen şu ifadeye rastladım: benim şiir zevkime ne yazık ki uymuyor çünkü açtığım an belirli kalıplar içine sıkıştırılmış aruz yada hece şiiri şairin ruhu ve duygusu takozlanmış, bir şiir olarak algılarımda ben...o yüzden demiş hanımefendinin biri... Hece şiirini ve şairini nasıl aşağılamış ... Dayanamadım ve bu dörtlüğü yazma gereği hissettim : Gelenekçi diyorlar,yazarsan hece ile. Özgünsün söyleşirsen, serbestçe gece ile. Tarihte iz bırakan, şiirlere bir bakın. Boy ölçüşen çıkmış mı,hecenin gücü ile ?... ONUNCUKÖYLÜ İsmail SIKICIKOĞLU Savaştepe/Balıkesir K.S

SEN BENİ SEVMEDİN

Sen beni sevmedin. Bulutlar gök kubbeye yalan söyledi. Yağmurlar yağmadı bir daha. Gök kubbe ağladı. Sen bana yalan söyedin. Sen beni sevmedin. Sen beni sevmedin bir tanem. Dal yaprağa yalan söyledi. Rüzgarlar esmedi bir daha Güneş doğmadı. Sen bana yalan söyledin. Sen beni sevmedin. Sen beni sevmedin bir tanem. Ay buluta yalan söyledi. Bulut ağladı gün boyu. Sancı çekti kara toprak. Sen bana yalan söyledin. Sen beni sevmedin. Sen beni sevmedin bir tanem. Gece karalığa yalan söyledi. Yıldızlar buluta baktı ağladı. Ben ağladım gün boyu. Sen bana yalan söyledin. Sen beni sevmedin. Sen beni sevmedin bir tanem. OCAKBEY...

İNANDIRDIN ÖĞRETMENİM !

YÜZLEŞME Ya da İnandırdın Öğretmenim Her yer sımsıcak, demiştin Üşüyorum öğretmenim Dik durmamı istemiştin Düşüyorum öğretmenim. Çarşı başka, pazar başka Yeni kuşak mı, bambaşka Alan kaçar, var pılışka Şaşıyorum öğretmenim. Pazarda seni görünce İçim yandı ince ince Sen,yumurtaaa! deyince Pişiyorum öğretmenim. Haklılar kazanır, dedin Haksızlıktan söz etmedin Boşuna ümitlendirdin Taşıyorum öğretmenim. İnsanlara güven olmaz Mağdur kişi hakkın almaz Çalışanlar darda kalmaz Aşıyorum öğretmenim. Sen yine de görev yaptın Bizim için neler yaptın Sana sitem eder miyim Coşuyorum öğretmenim. Muhsin DURUCAN

OLTAYA GELMEM

-Siz gidin evlat, ben yorgunum bugün, şu feribot kuytusunda kestireceğim biraz..Dikkatli olun ama.. -Sen bilirsin Babalık.. Son zamanlarda nedense elini eteğini çekti babalık deryadan sanki..Herhalde artık yeteri kadar piştiğimizi düşünüyor alemde, başımızın çaresine bakabileceğimizi ya da bakmamız gerektiğini düşünüyordur, kim bilir? Geçen hafta çağırdığımızda da yine yan çizmişti..Bize öğrettiğin numaraları yapacağız desek de oltaya gelmemişti.. Sen bilirsin Babalık ne yapalım.. Limana doğru gözden kayboldu Babalık..Uzun süre izledim arkasından.. Ne tuhaf, yıllar önce gidiyorum dediğinde daha çabuk kaybolurdu ortadan, gidenler..Berbat bir kirlilik vardı.. Kimse, kim nerdedir bilemez, göremezdi kısa mesafe yaklaşana kadar..Şimdi neredeyse Haliç�in içlerinden, Marmara ağzına kadar uzun bir alanı görebiliyoruz şükür ki..Kızkulesi açıklarından dikkatli bakınca, Karaköy rıhtımındaki şehir hatlarının uskurunu bile seçebileceğim neredeyse..Çıkardıkları köpük ve gürültü olmasaydı kim bilir kaç can verirdik geçmiş yıllarda Sarayburnundan geçerken.. Şimdilerde hangi gemi sintine basıyor, derine doğru yayıldıkça genişleyen kapkara hortum gibi izinden hemen anlaşılıyor, uzak durabiliyoruz hiç değilse. Önceden zaten her yer sintine rengindeydi.. Hah, çocuklar geliyorlar işte.. -Hadi gidiyoruz.. Yine Galata köprüsüne takılacağız bugün..Allah vere de geçen seferki Azmanlardan peşimize düşen olmasa bugün bari..Zor yırtmıştım ama, bizim çocuklardan bir iki tanesini ağzına bile değdirmeden yutuvermişti..Sanki kocaman bir huni gibi oluyor açtığında ağzı, kendi karanlığına doğru büyülenmiş gibi çekildiğini hissediyor menziline girenler.. -Çömezlere anlattınız mı ne yapacaklarını? İlk seferinde çömezlerin neredeyse çok azı hayatta kalabiliyor..Her ne kadar akın öncesi bir sürü taktik verilse bile, balık hafızadan mı yoksa gaza gelip konsantrasyonlarını kaybettiklerinden midir nedir hepsini unutuyorlar sanırım..Her biri üzüm salkımı gibi oltanın birer kancasında yer kapmaya çalışıyor sanır dışarıdan görenler..Öyle bir salaklık yani.. Halbuki babalık ne çok anlatmıştı; Köprü altına yaklaşıldığında hiç kimse bugünkü nevaleyi bulduk galiba diyip dip çırpıntılarında süzülen her şeye yumulmayacaktı..Önce altına girip, ufak sırt dokunuşlarıyla hem hareket edip etmediğini, hem de ağırlığını tartacaktık..Yem olduğundan emin olduğumuza en dış noktasından yaklaşıp mümkün olan en az ağız açıklığıyla ısırıp çekecektik..Kopup gelen parça zaten bizim kısmetimizdi..Ama küçük kuyruk dalgasıyla bile hareket etmesi gereken nevale, çektiğimizde gelmiyor kopuyorsa, zaten kancaya takılı olduğunu keşfetmiş olacaktık..Benzer birkaç ısırıktan sonra en safımız bile olta iğnesini fark edebilecekti..Böylece sıyrılmış iğneler diğer arkadaşlar için de tehlike olmaktan çıkacaktı.. Hani bir nevi sosyal dayanışma.. Bu durumda bazen yukarıdakinin halini de düşünürdüm..Uzun süre bekledikten sonra sen oltayı çek, o ne? Yemler uçmuş.. Yüz hallerini görmeyi çok isterdim ama kısmet olmadı hiç.. Ben de öğrenene kadar bayağı darbe aldım..Dudak kenarımdan sıyırttırmıştı bir keresinde de çok canım yanmıştı.. -Geldik çocuklar, hadi bakalım dikkatli olun.. Sanki su altına halat çekmişler gibi, iki yaka arasında yan yana dizili o kadar yem, ne çok boş insan varmış?.Gidin kardeşim, burada vakit öldürene, balık öldürene kadar başka şeylerle uğraşın..Hobiymiş? -Oh ne ala, sizin keyfiniz için biz can verelim, siz maceracı ruhunuzu tatmin edin..Kalıbımı basarım içlerinden bir tanesi bile akşam çocuklar ekmek bekliyor diye gelmemiştir buraya.. -Aha işte, salağın birisi debeleniyor yine, ya bunlar akıllanmayacaklar..Aç gözlülükleri hayatlarına mal oluyor, öldün mü, önce test etsen ya? Eee salak mı bunların hepsi yaa, niye koca küme bodoslamadan daldı ki oltaların içine? Aaa yine o Azman kovalıyormuş..Hay Allah, yazık olacak çocuklara..Nasıl süpürüyor koca ağzıyla yine? Bazen dua ediyorum, daha büyüğü de onu kovalasın diye, sanki bizi küçümseyecekmiş de es geçecekmiş gibi..Ama biri bunun cezasını vermeli artık..Nereye kadar böyle arkamızı kollayabiliriz ki? Babalık, kendini göstererek kaç kez sürüyü Azman`dan kurtardığını anlatmıştı..Bizlere göre oldukça iri olan Babalığın peşine düşünce çömezler yırtıyorlarmış yem olmaktan.. -Gel bakalım Azmancık gel..Bak, ben tek başıma bir öğünlüğüm nerdeyse..! Balık olup da salak olmayan var mı? Bak benim peşime düştü şimdi de..Gel bakalım köprü ayaklarına doğru nasılsa ekerim seni..Bu sefer daha mı hızlı ne sanki? Arkasında koca bir huniyle yüzgeç sallamak zor ama bu sefer, hızını düşürmemek için o da açmıyor ağzını.. -Vay uyanık.. -Ayaklara ulaşamayacağım galiba, deli gibi bu yaa.. Kahretsin, bu kez sofralık bile olamayacağız yukardakinin tavasına.. Ben biliyorum yapacağımı ama; Yavaşlayayım biraz, nasılsa yakalanacağım, tam ağzını açtığında ben iğne ucundaki yeme asılacağım..Doğruca huninin dibinden midesine, senin de sonun geldi yavrum meraklanma.. -Abi bu güne kadar böylesini yakalamamıştım..Buralara böylesi gelir miydi hiç? -Baba, hala çırpınıyor bu? -Tamam arkadaşlar, hadi bakalım..Dükkana satacağım orada seyredersiniz, tut oğlum kuyruğundan şunu arabaya atalım, amcan da fotografımızı çeksin.. -Hıh..Sanki siz yakaladınız da.. erol başçı

YAŞANILMAZ

Acıların gölgesinde yaşanılmaz. Bir ömür boyu tutsaklığında hayatın! Çizgilerin kararttığı, saçlarında beyazların çoğaldığı zamanda. Seslerin yabancı geldiği , Yüzlerinse silik olduğu , Yolun sonuna yaklaştığını, Hissettiğin zamanda. Gülümsemeyi unutma! Yüzünde asılı kalsın sevincin. Acılar ise hiç yaşanılmamış gibi, Varsın dursun bir köşede. Sen bu günü yaşa sevdiğim Yarın çok güzel olacak......... ALİ ÖNCEL

BEKLEYEN

sen ürkek bir ceylansın dağda ben peşine düşmüş bir canavarım istersen dünyayı çağır imdada bir sen varsın dünyada birde ben varım korkutacak seni geçtiğin yollar arkandan gelecek hep ayak sesim sarıp vücudunu belirsiz kollar enseni yakacak ateş nefesim kimsesiz odanda kış geceleri için ürperdiği demler hep beni an deki; odur sarsan pencereleri deki; rüzgar değil odur haykıran göğsümden havaya kattığım zehir bir gül gibi solduracak ömrünü sen kaçsanda şehir şehir yine bana kalacaksın o son günü ölürsün kapanır yollar geriye ben mezarla sırdaş olur beklerim varılmaz hayale işaret diye BEN MEZARLA SIRDAŞ OLUR BEKLERİM

BAŞKA BİR ŞİİR

Gül ağlar kırmızısı bu yüzden Der ki bir yanım uçurum Bir yanım diken Ya ben senin sarışın denizinde Hangi lalenin düşünü kursam Geri döner bana sesimin yankısı Ve sulara girerim Senin sesin senin yüzün olan sulara Balıklara anlatırım derdimi Uçup giden bir düş olur martılar Sen ey güllerin sevgilisi Şimdi seni anmak Kaybolup gitmektir bir ırmağın Ezeli hasret akışında Sen doğ gecemize Alın yazımızda sen ol bu kıyamet saatinde Bitsin bu tufan Bak kapındayım Bize güzelliğini bağışla
MUSTAFA ÖZÇELİK

GECE

Saklıyordu gece korkuları Küçük insanı çevreleyen sınırdı. Belli belirsiz anlamı verilmemiş bir gizdi. Yalnızlıktı gece seslerin kesildiği zamanda Uykusuzlukta kabustu, Çaresizlikte düşman. Eceldi gece bir vakit üstüne düşen.

CANIM ANAM

Vatan benim canım anam Gerisi boş önce vatan Hizmette kusur edersem Rahat etmez şehit anam Gazap gelir bana haktan Rahat uyusun şehitler Ağlamasın hiç analar Bilki semaya yükselecek Şehadet getiren sesler LA İLAHE İLLALLAH Benki şehadetlere susamış Bir yiğit asker bir delikanlı Allah için vatan için çarpar Şu kalbim heyecanla Şu kalbim sökülmedikce Susturmam ezanları Benim canım anam Canım anam. 22.04.2006 TANKCI